14 Aralık 2015 Pazartesi

İnterlaken...İki Gölün Arası...

Leysin'da Alplerin ilk soluğunu aldıktan sonra rotamızı 2 gece konaklamayı planladığımız İnterlaken'a doğru çevirdik...Dağ yollarında güzelim yeşilliğin ve ormanların eşliğinde 110 kilometrelik yolu bir çırpıda gerimizde bıraktık...Rotamızdan birkaç fotoğraf paylaşalım...




Turkuaz rengin hakim olduğu neredeyse içilme kıvamında sularında yeşil başlı ördeklerin ve kazların salındığı iki göl olan Brienz ve Thun göllerine komşu,Alplerin belki de en güzel köylerine ve en popüler zirvelerine ulaşmak için stratejik bir noktaya kurulmuş bir şehir İnterlaken...
İnterlaken Bern gezimizde de bizi yalnız bırakmayan Aare Nehri kenarında kurulu. Jungfraujoch ve Harder Kulm gibi zirvelere tırmanmak için İsviçre'ye gelen dağcıların olduğu gibi buralara teleferik ve tren ağıyla ulaşmak isteyen turistlerin de konaklama yeri olan bu şehir düzeni ve güzelliğiyle bizi kendine hayran bıraktı...



İnterlaken şehrinde Japonya'daki kardeş şehri Otsu şehrine ithafen Japon Bahçesi kurulmuş.Bu bahçenin hemen komşuluğundaki kilise de mutlaka görülmesi gereken yerler arasında...Ulusal kahraman olan William Tell anısına şehirde haziran ayı ortasından ağustos sonuna kadar açık hava drama gösterileri de düzenlenmekte...Şehrin sokaklarını gezerken mutlaka el yapımı çikolatalar ve Mövenpick dondurmalar tadılmalı...




İnterlaken yaklaşık 2 saatlik zamanda kolayca gezilebilecek bir şehir...Biz de sonrasında arabamıza atlayıp Brienz gölü çevresinde turlamaya karar verdik;geçtiğimiz kasabalarda hem Brienz gölüyle olan uyumlarıyla ahşap evler hem de temizlik ve düzenleriyle önünde saygıyla eğilmemizi sağladı bu biblo ülkenin...













Gölün karşı yakasına geçmemizle ufukta beliren güneş Brienz gölünde bize belki de bir daha yaşayamayacağımız güzellikte bir manzara sundu,e bize de değerlendirmek düştü :)



Ve günün sonunda muhteşem manzarasıyla Giessbach şelalesi bizi karşıladı; çok güzel düzenlenmiş yürüyüş yollarıyla şelalenin nerede ise her noktası doğaya zarar verilmeden ziyaretçilerine açılmış,yurdumuzda yapılan çevre düzenlemelerine örnek olur umarım...










İnterlaken durağımızda kaldığımız otelle ilgili bilgi vererek bu yazımızı da bitirelim.Merkezi bir konumda yer alan ve ücretsiz park olanağı sağlayan Hotel Tell aynı zamanda bir İrish pub'a da ev sahipliği yapıyor. Mürren gezimiz için gerekli bilgiyi de sağ olsun kahvaltı sırasında görevli sağladı. Otel ile ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz...Bundan sonraki durağımız Alplerin daha yüksek irtifadaki köyleri :)




10 Aralık 2015 Perşembe

İsviçre Alplerinde İlk Durak...Leysin

Montrö durağımızı tamamladıktan sonra çocukluktan beri Heidi ile özdeşleştirdiğimiz Alp'lerin yolunu tuttuk.Gece karanlığında korku filmlerini aratmayacak bir dağ yolunda deli gibi yağan yağmura eşlik eden şimşeklerle tırmandık virajlı yolları ve nihayetinde yaklaşık 1200 metre yükseklikte bizi Leysin kasabası karşıladı. Sağ olsun arabamızdaki Alman aksanlı Türkçesiyle GPS teyze bizi kalacağımız otele ulaştırdı:)
Otelimizde bizi tüm güler yüzüyle karşılayan ev sahibemiz bölge ile ilgili ayrıntılı bilgi verdikten sonra sabah bizi ne bekliyor düşüncesiyle rüyaların koynuna attık kendimizi...
Ve nihayet sabah olup da odamızın panjurunu açtığımızda yeryüzünde bu dağların neden bu kadar önemli olduğunu anlayacaktık.İşte Alp dağlarındaki ilk durağımız olan Leysin'den fotoğraflar...






















































9 Aralık 2015 Çarşamba

Ortaçağa Yolculuk...Chillon Şatosu (Chateau de Chillon)

Montrö'nün hemen 3 kilometre dışında yer alan Chillon Şatosu İsviçre'deki şato yapılarının belki de en önemlisi...Ayrıca İsviçre'nin en çok ziyaret edilen tarihsel yapısı olarak gösterilmekte...
Yaz dönemi ziyaretçilerine 09-19 saatleri arasında açık olan şatoya en son ziyaretçi girişi saat 18'de...Giriş ücreti yetişkinler için 12,50 Frank olup bu ücret 6-15 yaş arası çocuklar için 6 Frank,ayrıca özel araçlar için şatonun ön kısmında ücretsiz park yerleri de bulunmakta.
Chillon kayası üzerine 12. yüzyılda inşa edilen bu görkemli şato ile ilgili ilk dökümanlar bizi 1150 yılına götürmekte ve bu dönemde Leman gölündeki geçişleri kontrol eden Savoy hanedanının evi olarak kullanılmış.1536'da Bern egemenliğine geçen şato 1798'deki Vaud ayaklanması ile el değiştirmiş. Bu görkemli şato Victor Hugo ve Jean-Jacques Rousseau gibi yazarlara da ilham kaynağı olmuş. Daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler buradan ulaşabilir...
Gelelim şatodan fotoğraflar paylaşmaya...
Öncelikle şatonun giriş kapısından görüntüsü

Şatonun içi tam anlamıyla orta çağı yaşatıyor bize;yağlı ilmek,eski bir banyo,tahtlar,şövalye kıyafetleri,kılıçlar vs...













Şato Leman Gölüyle birlikte bize çok güzel fotoğraflar verdi...Şato'yu arkamızda bırakarak bizi her daim heyecanlandıran rotaya yüzümüzü çeviriyoruz...Alp Dağları,ilk durağımız Leysin...












Bitirirken son birşey daha eklemek istiyorum.Şu ana kadar paylaştığım fotoğraflardaki küçük bir ayrıntı belki de dikkatinizden kaçmış olabilir,o yüzden daha yakından bakalım :)

Bu güzelim ormanı korumak için bizim yaptığımızı yapmayıp tek bir ağaca bile zarar vermeden
dev viyadükle otoyolu tepeden geçirip doğayı tahrip etmemişler,gerçekten insan imreniyor...Bizdeki Karadeniz sahil yolu asrın projesidir diyenlerin gözlerini açıp istenilirse hiçbir şeyin alternatifsiz olmayacağını görmesini sağlıyor...Leysin'da görüşmek üzere biz yine yola düşelim :)