5 Ekim 2014 Pazar

Doktorun Yolu'na hoşgeldiniz...

Kendimi bildim bileli bir hayalim vardı uzak diyarları görmek...Nihayet bu hayalimi hayat arkadaşımla birlikte gerçekleştirmek için yollardayım..Mesleğim İç Hastalıkları hekimliği,hayalimdeki meslek ise gezi yazarlığı ve gezi fotoğrafçılığı yapmak fakat hayatın gerçek koşulları nedenli ikisini bir arada yapmak memleketim şartlarında neredeyse imkansız...Ama çağımız internet çağı,neden bir blogum olmasın ve gittiğim yerlerle ilgili buradan yazmayayım diye düşündüm...İşte Doktorun Yolu blogum bu düşüncenin eseri...Hadi düşelim birlikte yola,ilk durak İsviçre...

YOLCULUK ÖNCESİ

Yurtdışında ilk durak İsviçre oldu uzun süre eşimle internet başında uzak diyarları izledik şura olmaz bura olmasın,sonradan bir video izledik ve aynı anda tamam dedik ilk durak İsviçre...İşte o video:



Önce acaba turların güveniyle mi gitsek yoksa biz beceririz zaten bu işi deyip kendimiz mi bu yola düşseğin ayrımını yapmalıydık.Doğa hayranı biz hemen araştırmaya başladık ne yaparız nasıl gideriz diye başladık bu sefer diğer gezginlerin yol hikayelerini okumaya; diğer yandan tur şirketlerini dolaştık;ortak aklın aldığı karar sırt çantalarımızı alıp yola düşmek olunca mayısta düşülecek bu yol için ocak ayından uçak biletlerimizi Pegasus'tan aldık. Zürih'e gidiş dönüş biletlerimiz alınmıştı artık.
Ulaşımın tren,bot ve otobüslerle rahat bir şekilde sağlandığı İsviçre'de bizim tercihimiz araba kiralamak oldu ve bunu da Avis firmasının internet adresinden yaptık,iş artık rotamızı çizmek,yer ayarlamak ve vize almaya kalmıştı. Gezi planımızı tripadvisor ve myswitzerland.com üzerinden, kalınacak yerleri ise booking.com'dan ayarladık.Vize alma sürecinde de sıkıntı olmayınca artık yapacak tekşey kalmıştı:yola düşmek...

İLK DURAK İSVİÇRE

26 Mayıs sabahı tam anlamıyla heyecan doluydu,ilk kez yurtdışına çıkıyorum eksik birşey var mı unuttuğum birşey var mı oralarda bizi neler bekliyor soruları hızla zihnimden geçerken Zürih yolcuları anons edildi ve artık kabindeydik, elveda İstanbul diyerek ayrıldık Sabiha Gökçen'den...Havalandığımızda İstanbul Boğazı bizi bütün güzelliğiyle selamlarken artık bize anlatılan o Şehr-i İstanbul silüetinden hiçbir iz kalmadığını şehrin inşaatlarla ve kötü yapılaşmayla nasıl boğulduğunu üzülerek izledim,uçaktan aşağıdaki manzarayı izlediğimde hep Google Earth canlanır gözümde, artık ormanlar kaybolduğuna göre Türkiye bitmiştir dedim kendi kendime sonra Tuna'yı gördüm uzaktan Nazım'ın şiirlerine konu olan o güzelim nehir akıyordu altımızda, sonrası altımız hep bulut denizi...Ve 2 saat 15 dakika sonra bulutların altına indiğimizde herşey değişmişti, işte İsviçre topraklarının ilk görüntüsü:


Bu görüntü "düzenin ülkesine" hoşgeldiniz der gibiydi. Havaalanında ufak bir pasaport kontrolünden sonra sırt çantalarımızı alarak hemen üst kattaki kiralık araç ofisine gittik;Türkiyedeki alışkanlıklarımızı bırakmamız gerektiğini ilk kez burada gördüm, Avis çalışanı nazik şekilde aracınız sizi bir üst katta 15 numarada sizi bekliyor iyi tatiller dedi ve ne arabayı göstermek ne bir yerinde çizik var mı birlikte kontrol edelim demeyince bir elimde çantam bir elimde navigasyon cihazı kalakaldım. Arabaya bindik gerginliğimi Arzu'ya belli etmeden ve trafiğinde ne yapacağım ne edeceğim sorularıyla çıktık havaalanından ilk hedefimiz olan Appenzell'e doğru...Daha önceden en azından St. Gallen'e yakın olduğunu bildiğimden o yöne doğru sürüş başladı, bir yandan hafif yağmur bir yandan çözemediğim navigasyon cihazı diğer taraftan trafik stresi 10 kilometre sonra pes etmeme neden oldu ilk park alanına girip sakinleşmeliydim :) Arabanın özelliklerini çözdükten ve yarı Türkçe yarı Almanca konuşan navigasyon sesini anladıktan sonra artık yollar benimdi; ver elini Appenzell...

APPENZELL

Zürih'ten doğuya doğru gittikten ve otobandan çıktıktan sonra alabildiğine çimenlerle kaplı dağlar, dağlarda sakince otlayan o meşhur Milka inekleriyle Heidi'nin köyüne doğru yaklaştıkça yağmur bu 10 gün boyunca size hiçbir yeri göstermeyeceğim dercesine artıyordu. Nihayet navigasyonumuzunda yardımıyla kaldığımız oteli bulmuştuk. Appenzelin birazcık dışında olan bu otelin bilgilerini buradan  bulabilirsiniz;gerçekten son derece güleryüzlü ve yardımsever çalışanlarıyla bize güzel bir hoşgeldin oldu burası.İşte otel çevresinden birkaç fotoğraf:









İlk blog yazım için epey bir uzun oldu düşüncesindeyim, şimdi biraz dinlenip sağanak yağmur altında pek gezemediğimiz Appenzell sokaklarına ve Vaduz'a götüreceğiz sizleri :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder